01 November 2006

Karadut şiirinin hikayesi

Karadut

Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın ağulumsun
Günahımsın, vebalimsin.

Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.

B.Rahmi Eyüboğlu


Bedri Rahmi Eyüboğlu Karadut’un da dahil olduğu şiirlerinin büyük çoğunluğunu eşi için değil, sevgilileri için yazmıştır. Ancak sevgililerini deşifre etmeyecek kadar kibar oluşu nedeniyle bunlara “karadut”,”uç uç böceği”,”oğlunun yalancısıyım” gibi isimler takmıştır.

Karadut, şairimizin deliler gibi tutulduğu kara mı kara ermeni kadın çok bilinen "karadutum çatalkaram çingenem" dizelerindeki kişidir.

1940-46 arası, Bedri Rahmi-Eren Eyuboğlu arasına “Karadut” girdi. Heykel bölümünden derslere katılan Mari Gerekmezyan adlı misafir öğrenciyle Bedri Rahmi arasında yaşanan aşk, kulaktan kulağa anlatılan bir sevda masalı oldu. Bedri Rahmi hiçbir zaman bu ilişkiyi ört bas etmeye gerek duymadı.

Karin Karakaşlının “Sabır Taşı” adlı hikayesine göre Şairimiz Pariste yaşadığı sıralarda Mari Gerekmezyan’a aşık olmuştur.Karadut’ta bu hanımefendinin ta kendisidir.Aynı hikayeye göre Şairimiz Karadut’unun ölümüyle sonuçlanan hastalığı sırasında bir çok eserini yok pahasına satmış ve ona ilaç almaya çalışmıştır.Şairimizin zor bulunan ve pahalı olan ilaçları almak için sattığı eserleri arasında Karadut’u resmettiği tabloları da vardı.

Karadut’unu o kadar çok severmiş ki şairimiz uğruna karısı Eren Eyüboğlu’nu aldatmıştır. Karadut 1946 yılında tüberkuloz menenjit hastalığından vefat etmiştir.Aynı zamanda Ressam olan şairimiz bir çok resiminde Karadut’una olan sevgisini farklı isimlerle de olsa anlatmıştır.

1949’daki bir olayda her şeye rağmen Bedri Rahmi Karadut’u unutmadığını ortaya koyar. İstanbulda Büyük Kulüp’teki bir davette konuklar Bedri Rahmi’den bir şiir okumasını isterler.O da , “Karadutum, çatal karam, çingenem” dizesiyle başlayan “Karadut”u okur. Şiiri gözlerinde yaşlarla tamamlar. Orada bulunanlar ve özellikle Eren Hanım onun üç yıl önce yitirdiği aşkı Mari için ağladığını anlarlar.

Eşi Eren Hanım, yukarıda belirttiğim olaya çok kırılmasına rağmen olgun davranmış, oğlu için evliliğini sürdürmüştür. Daha da önemlisi, bezgin Bedri Rahmi’yi yaşama bağlamaya, sanata döndürmeye çalışmış ve bunu başarmıştır. Mari’nin yaptığı Bedri Rahmi büstünü evlerinin baş köşesinde tutması,özverisinin bir başka göstergesidir.

İkinci kez ve daha derinden yaralanan Eren Hanım bir süre Paris’te yaşamaya karar verir.

Karadut’u böylesine seven Bedri Rahmi’nin bir mektubunda yazdıkları,Karadut şiiriyle ne yapmak istediğini ortaya koyar:

Paris’te yazdığı 4 Ocak 1950 tarihli mektubunda bu konuya değinir. Mektuptan şu

satırları aktarıyorum:

“Canuşkam,

Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl titremişti. Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum. O gece... Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri’nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın.

Eren.

Bu alıntı Eren Eyüboğlu’nun özverisini ve sevgisini ortaya koyuyor. Bundan sonra

Bedri Rahmi 1974’te ölene kadar birlikte çalışıp, ürettiler ve yaşamı paylaştılar.